Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi, 27/02/2012, E.2009/26494, K.3767

CMK. nın 217/2. maddesi gereğince sanığa yüklenen suçun, hukuka uygun olarak elde edilmiş her türlü delille ispatının mümkün olduğu ceza yargılamasında, bir delilin reddedilmesi için CMK. nın 206/2. maddesinde sayılan durumların dışında delilin, akla, mantığa, bilimsel verilere, fizik kurallarına, herkesçe bilinen somut duruma, hayatın olağan akışı içinde gündelik yaşamdan edinilen karine niteliğindeki bilgilere aykırı olması ya da tanığın yalan söylediğinin ortaya çıkması gibi reddi için haklı, makul ve kabul edilebilir hukuki gerekçelerin gösterilmesinin zorunlu olduğu, tanıkların, katılanın babası ve halası olmasının, anlatımlarının reddedilmesinin tek haklı ve yasal gerekçesi olamayacağı gözetilmeden, ‘‘katılanın yakınları olması dikkate alınarak beyanlarına itibar edilmemiştir” şeklindeki yasaya ve hukuka uygun olmayan gerekçelerle savunmaya itibarla hüküm kurulması yasaya aykırıdır.

Devamını oku

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 06/03/2012, E.2011/380, K.74

Yürürlükte bulunan mevzuata göre UYAP sisteminden diğer adli makamların olduğu gibi Yargıtay Dairelerinin de gerek nüfus kayıt bilgilerini gerekse diğer bilgileri çıkartarak kullanmasında ve kararlarına dayanak yapmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından, usul ekonomisi de gözetilerek, yargılamaların süratle sonuçlandırılabilmesi için gerektiğinde temyiz aşamasında UYAP sistemi kullanılarak nüfus kayıt örneği ve adli sicil kaydı çıkarılmalı ve inceleme sırasında göz önüne alınmalıdır. Böylece yargılamaların gereksiz yere uzamasının önüne geçilebilecektir. Somut olayda, Özel Daire tarafından temyiz incelemesi sırasında dosyada bulunmayan sanığa ait nüfus kayıt örneği ile adli sicil kaydının UYAP sistemi kullanılarak çıkartılması ve değerlendirilmesi olanaklı iken, bu husus gözardı edilerek yerel mahkeme hükmünün sadece bu yönden bozulmasına karar verilmesi, Anayasamızın 141. ve AİHS’nin 6. maddelerine aykırı olarak yargılamanın gereksiz yere uzaması sonucunu doğuracaktır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 13.12.2011 gün ve 232-258 ile 13.12.2011 gün ve 231-262 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır. Bu itibarla, UYAP sistemi kullanılarak çıkartılan nüfus kayıt örneği ile adli sicil kaydının dosya içeriği ile sanığa ait olduğu anlaşıldığından, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün esastan incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir

Devamını oku

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 28/04/2015, E.2013/464, K.132

Somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte hukuka uygun olarak elde edilmiş delillerle ispat edilebilmesidir. Bu itibarla, hukuka uygun olmayan arama işlemi sonucunda ele geçen delillerin hükme esas alınamayacağının belirlendiği olayda; sanığın tüm aşamalarda suçlamayı, aramada ele geçen şeylerin varlığını ve zilyetliğini kabul etmediği de gözetildiğinde dosyadaki hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen deliller değerlendirme dışı tutulduğunda sanığın cezalandırılmasına yeterli delil bulunmamaktadır.

Devamını oku

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 13/03/2012, E.2011/278, K.96

Her şekle aykırılığın aynı zamanda bir hak ihlaline de yol açacağı şeklindeki bir kabul isabetli olmayacağından, “Cumhuriyet savcısı, iki ihtiyar heyeti üyesi veya iki komşu” bulunmadan yapılan bir aramada, CYY’nın 119. maddesine şekli bir aykırılık söz konusu ise de, herhangi bir hakkın ihlal edildiği söylenemeyecektir. Usulüne göre alınmış arama kararına istinaden, herhangi bir hak ihlaline neden olunmadan yapılan arama sonunda ele geçen delillerin, sadece arama sırasında bulunması gereken kişilerin orada bulundurulmaması suretiyle şekle aykırı hareket edildiğinden bahisle “hukuka aykırı olarak elde edilmiş delil” sayılmaları ve mahkumiyet hükmüne dayanak alınmaması kabul edilemez.

Devamını oku

Yargıtay Onüçüncü Ceza Dairesi, 26/03/2012, E.2011/7180, K.8523

Fakülte binasının, yalnızca mağdur tarafından kullanılan öğretim üyesi odasına kendi isteği ile yerleştirilen güvenlik kamerası görüntülerinin, 5237 sayılı TCK’nın 26/1. maddesinde düzenlenen “hakkın kullanılması hukuka uygunluk nedenlerinden” olan “iddia ve savunma hakkının” kullanılması kapsamında bir delil olduğu ve 5271 sayılı CMK’nın 217/2. maddesine göre de hukuka uygun bir şekilde elde edildiği kabul edilmelidir.

Devamını oku

Yargıtay Yedinci Ceza Dairesi, 03/07/2013, E.2013/5127, K.17549

Arama kararı olmadan sanığın bagajında kaçak parfümler ele geçmiş olması karşısında, bu aramanın hukuka aykırı olması nedeniyle delil olarak kullanılamayacağı görüşüyle kanun yararına bozma talebinde bulunulmuş ise de, sanık araç bagajını kendi rızası ile açmış olup, sanığın haklarının ihlal edilmesi halinde, suçun topluma verdiği zarar ile devlet görevlilerinin sanığa ait hakları ihlal etmelerinden doğan kişisel ve toplumsal zarar karşılaştırılarak sanığın topluma verdiği zarar daha fazla ise hukuka aykırı olarak elde edilen deliller yargılamada delil olarak kullanılmalı, aksi takdirde değerlendirme dışı bırakılmalıdır. İnsan haklarını korumak amacıyla yasaya konulan hukuka aykırı elde edilen delillerin, delil olarak kabul edilemeyeceği hükmü hukuk devleti ilkesinin diğer iki unsuru olan adaleti ve hukuki güvenliği gerçekleştirmeyi engellememelidir. Doktrin (Bahri Öztürk, Yenisey delil yasakları sh.44-45) ve Yargıtay Genel Kurul Kararları (15.02.2005 gün ve 2005/10-15/29, 26.06.2007 gün ve 2007/7-147/159 sayılı kararları) ve insan hakları mahkemesi kararları da bu doğrultuda görüşümüz yönünde olup; İnsan hakları mahkemesi kararlarına uyma zorunluluğu milletlerarası anlaşmalarla kabul edildiğinden Anayasanın 90/son fıkrası uyarınca da bu kurallar en üstün kural olduğundan insan hakları mahkemesinin kabul ettiği ölçülülük ilkesi gözetilmek zorundadır. Somut olayımızda da sahte ve kaçak parfüm insan sağlığına zararlı olduğu cihetle, yaşam hakkı diğer hakların üzerinde olup, arama ile ele geçen kaçak eşyanın delil olarak değerlendirilmesinde hukuka aykırı bir durum bulıunmamaktadır.

Devamını oku

Yargıtay Yedinci Ceza Dairesi, 27/11/2013, E.2013/5178, K.23749

Katılan vekilinin şikayet dilekçesinde sanığın korsan kitap sattığına dair delil ve emareden bahsedilmediği gibi genel, soyut nitelikte iddialara yer verilmiştir. Sözü edilen dilekçede arama için makul şüpheyi haklı kılan unsurlar yoktur. Şüphe belirli bir olguya dayanmamakta, sadece iddiadan ibaret düzeyde kalmaktadır. Aranılacak kişi, aramanın nedenini oluşturan fiil de belli değildir. Bu şekilde Olgunlar Sokak’ta 1 numaralı iş yerinden başlayıp 25 numaralı iş yerinde biten adli arama yapılmasına izin verilmesi, suç işlenmesinin ve tehlikenin önlenmesi amacını aşan ve genel arama boyutuna ulaşan keyfiliğe kaçan kişilerin hukuk güvenliğini ihlal eden yasaya aykırı bir karar olur ki, böyle bir arama sonucu ulaşılan delillerin yasal nitelikte olduğu kabul edilemez. O halde; Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesinin adli aramasına ilişkin olarak verdiği karar hukuka aykırı olup, bu karara istinaden aranan iş yerinde ele geçen ve asıl delil niteliğini taşıyan kitapların bandrolsüz oldukları yolundaki bilirkişi raporuna dayanılamaz ve Anayasa’nın 38/6, CMK’nun 206/2-a, 217/2, 230/1. madde ve fıkralarına nazaran hukuka aykırı olarak elde edilen bu delil hükme esas alınamaz. Mahkumiyetini gerektiren delil bulunmayan ve aşamalarda suçu kabullenmeyen sanığın beraatine bandrolsüz kitapların zoralımına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden mahkumiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır.

Devamını oku

Yargıtay Onsekizinci Ceza Dairesi, 09/07/2015, E.2015/29744, K.4468

19.11.2015 tarihli Sabah Gazetesi’nde; “Yargıtay: Ya teknik takip ya da dinleme. Yargıtay, “telefon dinleme”, “teknik takip” ve “ajan kullanma” tedbirlerinden ancak birisinin, bir soruşturmada aynı anda kullanılabileceğine karar verdi. Terörle mücadele ve diğer örgütlü suçların soruşturmalarında da örnek oluşturacak karar; Adana’da başlatılan bir fuhuş çetesi davasında alındı. Kararın temyiz incelemesi Yargıtay 18’inci Ceza Dairesi’nde yapıldı. Daire şimdiye kadar, “telefon dinleme”, “teknik takip” ve “gizli soruşturmacı kullanılması”nın bir arada faydalanıldığı davalardan farklı bir karar oluşturdu” şeklinde yer alan habere ilişkin Yargıtay Kararı 5271 sayılı CMK.da düzenlenen özel koruma tedbirlerinden iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kaydı alınmasının, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik araçlarla izlemeye ilişkin koruma tedbirlerine nazaran öncelik aldığı, sonuç almamaması halinde aynı Kanun ‘tın 140. ve ancak örgütün mevcudiyeti durumunda ise 139. maddeye başvurulabileceği, bu itibarla her üç koruma tedbirine aynı anda ve birlikte karar verilemeyeceği gözetilmelidir.

Devamını oku

Yargıtay Yirminci Ceza Dairesi, 18/01/2016, E.2015/15756, K.141

Adli arama kararı alınmasını gerektiren bir olayda arama kararı alınmadan yapılan aramanın hukuka aykırı olacağı, böyle bir arama neticesi bulunan suçun maddi konusunu oluşturan deliller ya da suçun maddi konusu hukuki yöntemlerle elde edilmiş olacağından, ikrar olsa dahi hükme esas alınamayacağı nazara alınarak; kaçması üzerine yakalanarak üzerinde arama yapılan sanık hakkında usulüne uygun şekilde alınmış “adli arama kararı” veya “yazılı adli arama emri” bulunup bulunmadığı araştırılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiği gözetilmelidir.

Devamını oku

Yargıtay Onsekizinci Ceza Dairesi, 02/03/2016, E.2015/23749, K.3955

Ahlak Kumar ve Büro Amirliğine kimliği belirsiz bir bayan tarafından, suça konu yerde fuhuş yaptırıldığı yönünde gelen bir ihbar üzerine, kolluk görevlilerinin arama kararı olmaksızın müşteri kılığında ihbarda belirtilen konutta sanıkla fuhuş pazarlığı yaparak sanık ve suç delillerini tespit ettikleri somut olayda, bir suç işlendiği haberini alan kolluk görevlilerinin gecikmeksizin durumu Cumhuriyet Savcısına bildirerek şüphelilerin yakalanması ve suç delillerinin elde edilmesini temin amacıyla CMK’nın 116 ve devamı maddeleri uyarınca usulüne uygun arama kararı alarak işlem yapması gerekirken, yasal düzenlemelere aykırı biçimde arama kararı olmaksızın sanığın konutunda yapılan aramanın hukuka aykırı olacağı, hukuka aykırı arama sonucu elde edilen delillerin de hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş yasak delil niteliğinde bulunduğunun anlaşılması karşısında, sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği, öte yandan fuhuş suçunda mağdur sayısınca suç oluşacağından, her bir mağdura yönelik eylem için ayrı ayrı ceza tayin edilmesi gerektiği gözetilmelidir.

Devamını oku

Yargıtay Yirminci Ceza Dairesi, 22/03/2016, E.2015/16343, K.1626

Olay tutanağının içeriğine göre; yapılan üst aramasında uyuşturucu madde ele geçen Sercan’ın bu maddeyi sanıktan aldığını ifade ederek sanığı göstermesi üzerine, herhangi bir arama kararı olmaksızın yapılan üst aramasında; sanığın sol bileği ile montunun kolu arasında 15 adet uyuşturucu maddenin ele geçirildiğinin anlaşılması karşısında; yakalanmadan hemen önce uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair bilgi alınan sanık hakkında başlatılan soruşturma kapsamında, sanığın üzerinde arama yapılmadan önce bu tarihi kapsayan önleme arama kararı, CMK’nın 116, 117 ve 119. maddelerine uygun şekilde alınmış “adli arama kararı” veya “yazılı adli arama emri” bulunup bulunmadığının araştırılması, üst aramasına ilişkin bir arama kararı ya da yazılı emir bulunmaması halinde, yapılan arama ve bunun sonucu elde edilen delillerin hukuka aykırı olup Anayasanın 38/6, CMK 206/2-a, 217/2 ve 230/1-b maddelerine aykırılık oluşturup hükme esas alınamayacağı hususları da dikkate alınarak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekir.

Devamını oku

Yargıtay Sekizinci Ceza Dairesi, 04/05/2016, E.2015/7172, K.6114

CMK.nun 119/4. maddesinde Cumhuriyet Savcısı hazır olmaksızın konut, iş yeri veya diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşularından iki kişinin bulundurulması gerektiğinin belirtildiği, aynı Yasanın 206/2-a maddesinde ise; kanuna aykırı olarak elde edilen delillerin reddedileceği belirtilmiş olup incelemeye konu olayda, Cumhuriyet Savcısının yazılı arama kararı ile sanığın evinde arama yapılmasına karar verilmesinin ardından kolluk görevlileri tarafından yapılan arama işlemine Cumhuriyet Savcısının katılmadığı, arama işlemi sırasında CMK.nun 119/4. maddesi uyarınca o yer ihtiyar heyetinden veya komşularından iki kişinin bulunması gerekmekte olup, yapılan aramada o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan kimsenin bulunmadığı halde arama yapılmıştır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 28.04.2015 gün, 2013/464 esas, 2015/132 sayılı kararında da belirtildiği üzere bu şekilde yapılan aramanın kanuna uygun olmadığı ve bu arama sonucunda elde edilen delilin CMK.nun 206/2-a maddesi uyarınca reddedilmesi gerektiği ve hükme esas alınamayacağı tüm aşamalarda ele geçen silahların varlığının ve zilyetliğinin sanıkca reddedildiği, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair kanuna aykırı ele geçirilen silahlar dışında mahkumiyetine yeterli delil bulunmadığı cihetle atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde CMK.nun 119/4, 206/2-a ve 217. maddelerine aykırı olarak mahkumiyet kararı verilmesi yasaya aykırıdır.

Devamını oku

Yargıtay Yirminci Ceza Dairesi, 13/03/2017, E.2017/171, K.1642

Sanık tarafından kendisine teslim edilen kutuyu yetkisi ve usulüne uygun arama kararı olmaksızın tanık otobüs çalışanının açması üzerine, ele geçen uyuşturucu maddenin kendisine ait olduğunu ikrar eden sanık hakkında, hukuka aykırı olarak elde edilen delil yargılama sırasında değerlendirilemeyeceğinden, suçun ortaya çıkmasını sağlayan sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiği gözetilmelidir.

Devamını oku

Yargıtay Onaltıncı Ceza Dairesi, 08/05/2017, E.2016/2524, K.5338

Ceza Genel Kurulu 03.07.2007 tarih ve 2007/167, 22.01.2008 tarih ve 2008/3 karar sayılı kararlarında; hukuka aykırı olarak elde edilmiş bulunan iletişim tespit tutanaklarının hükme esas alınamayacağını belirtmek suretiyle iletişimin dinlenilmesi hususunda önemsiz/şekli hukuka aykırılık anlayışının geçerli bulunmadığını kabul etmiştir. Gerçektende haberleşme hürriyeti anayasal bir haktır ve ihlali önemsiz kabul edilemez. CMK’nın 135. maddesinde iletişimin dinlenilmesinin katalog suçlar için mümkün kılınması, katalog harici suçlar için tespit edilmiş delilleri CMK’nın 138. maddesinin dahi dışında tutması hukuka aykırı bir kararla elde edilmiş iletişim tespit tutanaklarının hükme esas alınmayacağının kanun tarafından da açıkça öngörüldüğünü göstermektedir. Buna göre yargılamanın bir bütün olarak adil yapılmış sayılması dahi hukuka aykırı dinleme tutanaklarının delil olarak kullanılabileceği anlamına gelemez. Ancak, kanuna aykırı olarak elde edilmiş iletişimin dinlenilmesi kayıtlarının sanığın anayasal haklarının ihlali sonucu elde edilmiş olması nedeniyle hükme esas alınamayacağı hususundaki yegane istisna bu kayıtların sanığın lehine delil olarak kullanılabilecek olmasıdır. Açıklanan gerekçeler, oluşa ve dosya içindeki tüm delillere göre; mahkemece hükme esas alınan iletişimin dinlenmesi ve uzatma kararları ile elde edilen ve hükme esas alınan delillerin hukuka aykırı olup yasak delil niteliğinde olduğu, sanıklar hakkında yapılan teknik takip, izleme ve iletişimin tespiti tedbirlerinin hukuka uygun delil olarak kabul edilemeyeceği gözetilerek hukuki durumlarının takdir ve tayin edilmesi gerekir.

Devamını oku

Yargıtay Onbirinci Ceza Dairesi, 24/10/2017, E.2017/13574, K.7023

Sanığın sahte fatura ticareti yaptığının öğrenilmesi üzerine, kolluk birimleri sulh ceza hakimliğinden arama izni alarak arama yapmış, aramada bulunan fatura ve belgelere göre vergi idaresi, vergi suçu raporu düzenlemiş, açılan davada sanığın mahkumiyetine karar verilmiştir.
Arama vergi hukukunda istisnai, olağandışı bir denetim yoludur. Niteliği itibariyle adli arama olmasına rağmen, bu aramanın genel suç kolluğu tarafından değil, vergi inceleme elemanlarınca yapılabilmesi, vergi suçlarına ilişkin olarak yapılacak aramanın özelliğidir.
Genel hükümlere tabi bir suç ihbarı üzerine, delil elde edilmesi amacıyla CMK uyarınca yapılan arama işlemi sonucunda, vergi suçunun da işlendiğini gösteren delillerin bulunması veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde adli mercilerce verilen arama izni üzerine kolluk tarafından yapılan aramada bulunan deliller vergi suçu raporuna dayanak olabilir.
Bu istisnai hallerin dışında, vergi suçlarına ilişkin aramada 213 sayılı Vergi Kanunu’un 142-147. maddeleri arasında gösterilen “arama” ve “aramalı inceleme”nin usul ve şartlarına göre adli arama işlemi vergi idaresince yapılmalıdır.
Aksi halde kolluk tarafından yapılan aramada elde edilen deliller hukuka aykırı olacak ve suçun sübutunda kullanılamayacaktır.

Devamını oku